çanta taşıma yasaları

Hürriyet Kelebek'te yazan Melis Alphan benim psikolojimi bozdu. İlk sayfadaki küçücük yazısını okuyorsanız beni anlarsınız. Okumuyorsanızda bundan sonra da sakın okumayın. O çanta öylemi taşınır,insanın gözüne gözüne sokar gibi diyor. Ya da kısa sap elle tutulsun diye yapılmış bilmiyormusun diyor. Ya da kaç kere söyledim,hala yanlış taşımakta ısrar ediyorsun diyor. Diyor da diyor. Bana demiyor tabi. Ünlü markaları taşıyan ünlü kadınlarımıza diyor. Beni kim tanırki? Oysa hemen hergün ben de o ünlü alışveriş merkezine gidiyorum ama( genelde spor yapmak için gidiyorum) ünlü olmadığım için kimse benimle ilgilenmiyor,kimse fotoğrafımı çekmiyor. Artık alınmaya başlıyacağım. Güv enlik kameralarna baksalar vallahi ben birinci gelirim. Neyse gelelim çantaya; Ben de çanta kullanıyorum tabi. Çantalarımın saplarıda çeşitli boyutlarda. Ama genellikle kısa saplı.İlk başta Melisin dediği gibi sapından tutuyorum, sonra bakıyorum kolumda taşımaya başlamışım.Elmde bir eşya oluyor,farkında olmadan omuzuma sıkıştırmışım. Melahat,böyle bir hatayı nasıl yaparsın,doğru taşı diyorum. Derken doğrusu nasıldı? diye çelişkiye düştümmü işim bitti demektir. Ya Melis beni izliyorsa rezil oldum,yarın benim fotoğrafımı görürsem mahvolurum. Geçen hafta yeni bir çanta alıyordum. Çantanın modelinden,renginden,fiyatından çok sapının uzunluğu ile ilgilendiğimi farkettim.Omuzumda mı durması lazım ,yoksa koluma mı takacağım bilemedim. Melis Alphan'a resmen soracağım,çanta kullanma klavuzu yada yasaları falan varsa onları öğretsin de ben de bu suçluluk duygusundan kurtulayım. Ben ciddi insanım,yaptığım işi doğru yapmak isterim.

Read more...

Kızımı sirke götürdük

Rahmetli babam bizi Ankara'ya her gelen sirke (5 çocuk , 2 de kendileri en az 7 kişi) mutlaka götürürdü. O zamanlar çok da sirk gelirdi Ankaraya. En çok da Moskova sirki gelirdi diye hatırlıyorum. Yanılmıyorsam bir de Barselona sirki vardı aklmda kalanlar. Bu sirkler de aylarca kalırlardı. Büyük bir alana çadırlar kurulurdu ve çok uzun kalırlardı. Babam memur maaşı ile bizi götürmek için bayağı bir harcama yaparmış demekki. Biz de akşam Cirque du Soleil'i seyrettik. Ceren arkadaşlarına annemler beni sirke götürüyorlar demiş. Çocuğumuz 32 yaşında sirke anne ve babası ile gidince böyle espri konusu oluyor. Ama geç de olsa bizde çocuğumuzu sirke götürme görevimizi yapma fırsatını yakalamışız. Ceren söylemese farkında bile olmayacaktık.

Sirk çok güzeldi. Daha doğrusu sirk değilde gösteri çok estetik. İnsanı sıkmadan çok eğlendiren,insan üstü yaratıkların gösterilerini takip etmekte bile zorlanıyor insan. Söylenecek pek birşey yok. Sadece benim gibi huzursuz bacak sendromu olan insanlar için o kultuklarda bacaklarınıza yeni pozisyonlar bulma zorluğu var.Ama bu bana özel birşey herhalde. Yapacak birşey yok.

Read more...

Kapalıçarşı gezisi

Cuma günü 2 arkadaşımla Emınönü-Kapalıçarşı gezisi yaptık. Herzamanki gibi en erken giden ben olduğum için onları beklerken tahumcular çarşısını gezdim. Sonra hep beraber Cağaloğluna doğru yürürken Postanenin önünde bulduk kendimizi. Birçok kereler oradan geçmişimdir ama ilk defa etrafımı çok rahat inceleyebildim. Çünkü o bölge trafiğe kapatılmış,arabaların tehlikesi olmadan aylak aylak gezdik. Posta binasının içine girip bir bankta oturduk,tavanlarına kadar inceledik. Dışında da açılış törenini gosteren 1907 tarihli bir fotoğrafta var. Çevrede çok güzel dış cepheleri olan ama çok bakımsız,yıkık dökük restorasyon bekleyen binalar var.
Cağaloğluna doğru devam ederken o caddelerde çokça bulunan büyük kırtasiyelerden birinden resim ve seramikle ilgili ihtiyaçlarımızı aldık ve Kapalıçarşıya doğru devam ettik. Önce yemek yiyelim dedik ve ben daha önce bir arkadaşımın götürdüğü yerde yemeyi teklif ettim korka korka. Çünkü karaborsa sokağının paralelinde ,3,4 metre kare iç mekanı olan bir dürümcü. İç mekan dedim ama orada oturulmuyor,sadece çalişanların kullandığı ,ancak 2 kişinin sığdığı bir yer. Onun için dışarıda oturuluyor,daha doğrusu boş tabure bulunca hemen oturmak gerekiyor. Neyse bize yardımcı oldular ,3 kişilik yer açtılar,oturduk. Hemen önümüze şeffaf temiz naylon, amerikan servisinin işini görecek olan örtüler serdiler. Közlenmiş biberler,maydanoz ve galiba yağda hafifçe sotelenmiş turşuları elinizle bu örtülere alıyorsunuz,sipariş verdiğiniz dürümler ve ayran eşliğinde istediğiniz kadar açık büfe gibi yiyorsunuz. Ama arkanızda birsürü insan da sıra bekliyor. Ben son lokmalarımı ayakta biyirdim. Etleride çok lezzetli,herşey çok temiz. Ortam sizin hayal gücünüze kalmış. Ben çok seviyorum. Eminim ki arkadaşlarım da başkalarını oraya götüreceklerdir.
Artık Kapalıçarşıya girme zamanı. Tabii birkaç kuymcu,birkaç çantacı,birçok antikacı ve sokaklarda kaybolarak dolaşmak. Ama çay içmemiz lazım. Ayşe esnaf çayı içelim diye tutturdu. Kafelerin çayları öyle olmuyor gerçekten. Tam da bahçe lambalarına baktığımız Kaptan Bros isimli bir lambacıdayız. Çok güzel lambalar,mumluklar var ve dükkanın sahibi (adının Erkan olduğununsandığım) çay içiyor. Biz de esnaf çayı istiyoruz,kime söylememiz lazım gibi saçma bir soru sorunca Erkan bey bize 3 tabure getirdi ve 10 saniye içinde mis gibi çaylarımızı içmeye başladık. Çok efendi bir çocuktu. O çay kadar güzel bir şey daha olamazdı o anda.
Çok yorulduk.Artık eve dönüş saati. Ama en kısa zamanda yine geleceğim.

Read more...

lübnan yemeği tabbule

Bıraz önce araştırdım. Tabbuleyi doğrumu yapıyorum diye merak ettim. Çünkü bir arkadaşımın yardımcısından yeni öğrendim. Aşağı yukarı aynı şekillerde yapmışlar. Ama benim öğrendiğime göre bulguru oldukça az,ağırlıklı olarak yeşilliği bol bir yemek. Yemekten çok salata türü. Bizdeki kısırın çok benzeri. Ama dediğim gibi bol yeşillikli. Her yemekte olduğu gibi kendime göre ilavelerle veya değişikliklerle benim tarifim:

1 çay bardağı ince bulgur.
1 demet maydanoz
1 salatalık
1 kuru soğan
5-6 taze soğan
1 yeşil elma
biraz taze nane
tuz,nar ekşisi,limon,yağ,biraz acı toz kırmızı biber
(ben biraz da haşlayıp ayıkladığım aşureden kalma nohut vardı,onu da kattım)

Bulguru ve yemeklik doğradığım kuru soğanı üzerlerini aşacak kadar sıcak su koyup çekene kadar bekle. Üzerine diğer malzemeleri ince ince doğra,en son tuz,nar ekşisi,limon ve yağı kat.

Read more...

ormanın sahipleri

Zekeriyaköy ile Maslak arasında kullandığımız orman yoluna Maslak'tan Bahçeköy girişinden itibaren yol kenarına yeşil boyalı demir çitler daşendi. Hem güzel ,hemde çok derlitoplu görünüyor. Geçen hafta farkettim ki bu çitlerin üzerine belli aralıklarla ormanda yaşayan hayvanların renkli fotoğrafları olan plaketler takılmış. Çok beğendim; düşünüp yapanları tebrik ediyorum.

Read more...

Doruk geliyor

Tek torunum ve oyun arkadaşım bir haftadır Ankarada. Ara tatilde annesi ile ilk defa Ankaraya gitti.Şimdi yolda .Bakalım bana neler anlatacak.Aslında anlatacağından da emin değilim. Keyfi istediğinde anlatır herhalde. Ama değişiklik oldu onun için.Gelsin bakalım.

Read more...

domates tohumları

Şimdi televizyonda bir Gürcü filmi, daha doğrusu Gürcistanda çekilmiş bir film seyrederken bizim hayatımıza nekadar benzediğini düşündüm. Gerçi bilmediğim bir şey değil. Çünkü Artvinli olduğumuz için zaten yakın tarihte de sınırlarımız nedeniyle çok iç içe olmuşuz. Şimdilerde de sınırlardan geçmek çok kolaylaştığı için seyahat etmekte çok kolaylaştı. Ben hiç gidemedim ama kocam birkaç kere gitti. Son gidişinde Acarada'ki değişime inanamamıştı. Geçen Cuma günü Karadenizli yerel sanatçı Bayar Şahin'in 25.ci sanat yılı kutlamaları vardı. Geceye Acara Başbakanı ile birkaç bakanı da gelmişti. Başbakan çok genç insan. Kırk yaşında olabilir. Ama Ülkesinin gelişmesi belliki onun sayesinde. Bütün bunları düşünürken şubat ayının ortasında olduğumuzu hatırladım ve kocamın Gürcistana ilk gidişinde çok lezzetli bulduğu için oradan getirdiği domateslerin tohumlarını ekme zamanının yaklaştığını hatırladım. Ben( bu yıl dördüncü defa olacak) tohumlarını kurutarak sakladığım bu domatesleri şubat veya martta ılık bir yerde ekerek ilkbaharda açıkhavaya ,daha sonrada 10 metrekare kadar bir bostanım var., oraya fideleri dikiyorum. Gerçekten çok lezzetli,biraz limon tadında mayhoş ,şekli çok muntazam olmayan, pembeye çalan kırmızı renkte domatesler. Yazın temmuzun ortalarından itibaren bolca tüketiyoruz. Hatta bazen okadar çok oluyorki yiyemediğimiz için kışa saklıyorum. Hatta ketçap yapıyorum.

Read more...

festival filimleri

Digitürk'ün 15 nolu festival filimlerinin yayınlandığı bir kanalı var. Bugünlerde çok güzel filimlere denk geldim. Şimdi de DÖNÜŞÜM adlı filmi seyrediyorum. Çoğunlukla festival filimlerini izleme fırsatım olmuyor. Daha doğrusu İstanbul Film Festivallerinin hiçbirinde filim izleyemedim. Çünkü festival sırasında epeyce zaman ayırıp gösterimlerin olduğu sinemalara gitmek lazım. Ben bunu nedense yapamıyorum. Bu kanal benim eksiğimi kapatıyor. Tavsiye ederim.

Read more...

kabak çorbası

Genel istek üzerine uydurduğum kabak çorbasını tarif ediyorum. Çok kolay.

Marketlerde de pazarlarda da bölca bulunan küçük yuvarlak kara kabaklarla yapıyorum. Ama bugünde bal kabağı ile deneyeceğim.

3 tane kara kabağı soymadan iri iri doğruyorum. Üzerini aşacak kadar süt (hatta ligyt süt) koyuyorum ve iyice yumuşayana kadar pişiriyorum. Rondodan geçiriyorum. Üzerine karabiber öğütüyorum.
Bu kadar.Yağ bile koymuyorum. Süt, krema tadı veriyor. Hemen yapın.

Read more...

Defneyi kaybettim

Defne'nin ölümünü hiç kabullenemedim. Ama aklıma geldikçe duyduğum acıyı da ifade etmekten kaçındığımı farkettim. Haberi duyduğumda tam bir şok geçirmemle beraber bir başka erkekle beraber olduğu evde ölmesi sanki benim bu durumu açıklamam gerektiği hissini de beraber yaşattı. Çünkü biliyordumki birçok insan bu konuya takılacak, bunu yorumlayacak, onun ölmüş olması ikinci plana düşecekti.. Aynen öyle de oldu gördüğünüz gibi. En yakınımdakiler bile ben üzüntümü söylerken,daha doğrusu acıdan nerdeyse kıvranırken bana ' evli değil mi,niye ordaymış' dendi ve nerdeyse benden açıklama istendi. Ben sadace onun şuanda yaşamıyor olması ile ilgiliydim. Çok sıradışı ,şaşırtıcı,çok hızlı işleyen bir zekası , esprili tavırları ve birde çok sevimli bulduğum dış görünüşü ile yıllardır televizyondan hep izlemişimdir. Birkaç kez de av merkezlerinde görmüştüm. Hatta çok yakın bir zamanda bebeği ile birlikte görmüştüm. Çok sevmeme rağmen rahatsız etmekten çekindiğim için biraz uzaklaşıp onu izledim. Benim kızımmış gibi sahiplenip savunmak, hakkında en ufak bir imada bile bulunmalarını engellemek zorululuğu hissediyorum. Ama kim ne düşünürse düşünsün önemli olan o artık yok.

Read more...