Bahçede bahar

Yaklaşık bir aydır bahçemizdeki bahar dalları açmış durumda.ama bu sabah güneş de üzerine düşmüş,dayanamadım fotoğraflarını çekmek istedim.dışarı çıkınca çiçeklerden başka BÜLBÜLLER de ötmeye başlamış mı ,bana bundan daha büyük hediye olamaz.işte çok uzun aradan sonra yeniden yazmama sebep.





Read more...

can bonomo

Bu çocuk nereden çıktı. Ben ona hayranım diyeceğim ama daha da öte birşey ,anlatamıyorum. Ben onun d aannesi olmalıyım. Sanki benim evimde büyümüş ama benim ondan ancak yeni haberim oldu. Ne kadar doğal bir çocuk.Onu Beyaz show'da  seyrettim.Onun utangaçlığını,doğallığını,şaşkınlığını,hiç bir kalıba uymamasını ama kendinden emin ciddiyetini çok şaşkınlık içinde seyrettim.Şimdi herkes birşey söylüyor.Şarkısını genelde herkes çok beğendi. Bunların hepsi çok iyi de, nasıl olsa daha yarışmaya kadar eksikleri tamamlanır,ne giyeceği belli olur,falan deniyor ya işte bu beni çok tedirgin ediyor. Dokunmayın şu çocuğa. Onu korumam altına almalıyım. Oğluma söyleyeceğim,beni onunla tanıştırsın,o da benim çocuğum olmalı.

Read more...

kendimi çok suçlu hissediyorum

Bugün sabah saat 9 da evden çıktım ve akşam 6 da eve döndüm. Sabah, grubumuzdan bir arkadaşımızın kahvaltısına davetli idim,ama ne kahvaltı. Eve girer girmez kendimi cennete girmiş gibi hissettim. Nasıl ferah,nasıl rahat bir ev anlatamam. Hafif de bir müzik var. Salonun duvarlarında kocaman resimler,yerde heykeller. Kocaman da bir kahvaltı masası. Neyse ,her şey çok güzel hazırlanmış. Adanadan gelmiş ev yapımı kırık yeşil zeytin(15 tane falan yemişimdir.Aslında 4 tane yenmesi gerektiğini bilirim ama....),yeni pişilmiş elmalı pay,peynir,kuru meyva çeşitleri,yeşillikler ve tabii ekmek ve simit çeşitleri. Benim bugün protein ağırlıklı yemem gerekiyordu ama unutmuşum. Herşeyden ağız tadı ile bir güzel kahvaltı ettim ki anlatamam. Tabii oturup sohbet ettiğimiz süre boyunca da yeme eylemi de tekrarlandı. Nihayet saat 12 de oradan ayrılıp seramik atölyesine gittim.Yemeğe ara verip seramik yapacağım diye kendimi temize çıkarmaya çalışırken atölye arkadaşımız Pınar'ın doğum günü değilmiymiş. Elinde pasta ile geldi. Pasta da Sarıyer'deki Göze pastanesinden. Çok hafif,ev yapımı gibi. Bir şişe beyaz şarap, derken yeniden ,yeniden yenen  içilen şeyler. Saat 6 ya kadar böyle devam etti. Bu durumda olan biri ne hisseder. Ben çok kötü hissediyorum kendimi.
Yarın söz  veriyorum,normal hayatıma döneceğim.

Read more...

O Portofino

İşte gençliğimizin ulaşılmaz derecede uzak ve güzel masal diyarı olarak beynimize kazıdığımız  Portofino. Bana hep başka bir dünyaya ait gerçek olmayan, sırf müziği için yaratılmış bir cennet gibi gelen Portofino. İşte burası.


Dolaşıp çıkmamız 15 dadikayı geçmemiştir. Bir köy bile değil. Bir koy. O kadar. Ama en önemli şey o güzel şarkının orası için yazılmış olması. Çok kıskanılacak bir şey değil mi? Hani sokakta bulduğun ölmek üzere olan bir kediyi alırsın, bakarsın da hayatı kurtulur ya ve hatta o evin kıraliçesi olur, işte tıpkı öyle.


Read more...

Bu nedir?

Fotoğrafta gördüğünüz şey nedir?


Burası yılbaşı tatilinde gittiğimiz Cenova'da kaldığımız otelin merdivenleri. Otele girer girmez herkesin ilk dikkatini çeken şey bu merdivenler oluyordu. Herkes giriş işlemlerini yaptırmadan önce merdivenlerin aşağıdan yukarıya doğru  fotoğraflarını çekiyor, daha sonraki zamanlarda da bizim yaptığımız gibi en üst kattan aşağıya doğru çekimini yapıyorlar. Çıkan görüntüler bunlar.


O kadar estetik ki; insan sürekli bir adım yandan, bir adım geriden, simetrinin tam göbeğinden diye diye onlarca fotoğraf çekmekten kendini alamıyor.

Read more...

balıklarla birlikte balık yemek

Bugün spor çıkışında balık yemek için BalkEv'e gittim. Onların tavsiyesi ile son zamanlarda somon döner dedikleri incecik kesilmiş çıtır çıtır somon yemeyı seviyorum. Yine son zamanlarda oturur oturmaz küçük cam kavanozlarda akvaryum balıklarını (küçük vazolarda çiçek getirir gibi) getirip masaya koyuyorlar. Çok da güzeller, rengarenk, hareketli, ama ben onlara bakamıyorum ki. Çünkü onlar bana bakıyor, benim ne kadar acımasız, utanmaz, vicdansız olduğumu söylüyorlar sanki. Ben onların yerinde olsam öyle düşünürdüm. Ayrıca Ömür Gedik veya onun gibi olanlar beni seyrediyormuş da üzerime saldıracaklarmış gibi de hissediyorum.


Altı üstü bir balık yiyeceğim ağız tadı ile ama ne gezer. Bana bütün bu duyguları yaşatmayın, benim masama maydanoz ve kuru soğan koysunlar; akvaryumu başka yerde seyrederim. Bakın bir ara onlar bana bakmıyorken fotoğraflarını çekebildim. Gösterebildiğim bütün ilgi bu kadar.

Read more...

DEMİR LEYDİ

Dün Demir Leydi filmine gittim. Salonun açılmasını biraz beklemek zorunda kaldık. Böylece benim gibi filme gelenlerle 5-10 dakika bir arada sohbetli bir bekleyiş gelişti. Baktım da filme gelenlerin yaş ortalaması neredeyse Demir Leydi ile aynı idi. Kadınların tamamının giyim tarzı da ,saç biçimi de birbirimizinkine benziyordu. Aramızda olan tek yaşlı adam da tıpkı Leydinin kocasına benziyordu. 5 kişilik bir grup Margaret Thatcher'in alzaymırmı yoksa bunama mı olduğunu tartıştılar, biri alzaymır olduğunu ve ikisinin arasındaki farkı anlattı uzun uzun. Aralarından birinin Margaret Thatcher'e düzenlenen (ben sadece duyduklarımı anlatıyorum) suikast sırasında orada olduklarını,hatta evlerinde hükumetten birinin olduğunu söyledi. Yani sonuç olarak kendimi İngiltere'de sinemaya gitmiş gibi hissettim. Herkes Margaret Thatcher'in hayatı ,dolayısıyla kendisi ile ilgileniyorlardı. Benim de yaşım icabı onun başbakanlık dönemini çok iyi biliyor olmama rağmen filme en çok Meryl Streep'in oyunculuğunu seyretmek için gitmiştim. Gerçekten çok beğendim oyunculuğunu ama Demir Leydi'nin de bilmediğimiz özel hayatını öğrenmek de çok güzeldi.

Read more...